Hazreti Muhammed (s.a.v.) ve sadık arkadaşı Hazreti Ebubekir'in Medine-i Münevvere'ye hicret etmek üzere yola çıktıklarında sığındıkları Sevr Mağarası, her gün on binlerce hacı adayı tarafından ziyaret ediliyor. Hac vazifesini yerine getirmek üzere dünyanın dört bir tarafından Mekke-i Mükerreme'ye gelen yüz binlerce hacı adayı Mekke'nin en yüksek dağı ve Hicret esnasında Server-i Alem ile sadık arkadaşını saklayan mübarek Cebel-i Sevr'in (Sevr Dağı) zirvesindeki Sevr Mağarası'na ulaşmak için ter döküyor.
Tamamına yakını taş basamaklı merdivenlerden yaklaşık iki saatte çıkılan dağa hacı adayları bir ibadet neşesi içinde tırmanıyor. Kıvrımlar halinde oluşan patika yoldan normal hızla bir buçuk saatte çıkılırken yaşlıların bu mesafeyi kat etmeleri ise iki buçuk saati bulabiliyor. Sıcağa yakalanmak istemeyen hacı adayları gece yarısından itibaren dağa tırmanmaya başlarken ziyaretini tamamlayan gruplar ise sabah namazını Sevr Dağı zirvesinde kılıp daha güneş doğmadan dönüşe geçiyor.
SEVR MAĞARASINDA NELER YAŞANDI?
Hadis ve siyer kaynaklarında Resûlullah ile Hz. Ebû Bekir’in mağaraya gece ulaştıkları, Ebû Bekir’in Resûlullah’tan önce mağaraya girip içeride zararlı hayvan bulunup bulunmadığını kontrol ettiği, daha sonra da Resûlullah’ın girdiği kaydedilir. Ayrıca Hz. Ebû Bekir’in üzerindeki örtüyü parçalara ayırıp mağaradaki zararlı böcek yuvalarını tıkadığı, ancak bezler yetmediği için son deliği topuğu ile kapatmak zorunda kaldığı, ardından mağaraya giren Hz. Peygamber’in başını Ebû Bekir’in dizine koyarak uyuduğu, topuğu delikteki bir yılan tarafından ısırılan Ebû Bekir’in acıdan göz yaşı döktüğü, yanağına dökülen göz yaşlarından uyanan Resûl-i Ekrem’in onu tedavi ettiği, müşriklerin eğilip bakmalarını engellemek için bir örümceğin mağaranın girişini ağ örerek kapattığı, mağaranın girişinde bir ağacın bittiği, bir çift yabani güvercinin orada durduğu veya yuva yaparak yumurtladığı şeklinde rivayetler varsa da bu rivayetlerin bir kısmı çeşitli açılardan eleştirilmiştir (Zehebî, III, 307; İbn Kesîr, III, 180, 182; İbn Hacer, IV, 388; M. Nâsırüddin el-Elbânî, III, 260-264).
Tamamına yakını taş basamaklı merdivenlerden yaklaşık iki saatte çıkılan dağa hacı adayları bir ibadet neşesi içinde tırmanıyor. Kıvrımlar halinde oluşan patika yoldan normal hızla bir buçuk saatte çıkılırken yaşlıların bu mesafeyi kat etmeleri ise iki buçuk saati bulabiliyor. Sıcağa yakalanmak istemeyen hacı adayları gece yarısından itibaren dağa tırmanmaya başlarken ziyaretini tamamlayan gruplar ise sabah namazını Sevr Dağı zirvesinde kılıp daha güneş doğmadan dönüşe geçiyor.
SEVR MAĞARASINDA NELER YAŞANDI?
Hadis ve siyer kaynaklarında Resûlullah ile Hz. Ebû Bekir’in mağaraya gece ulaştıkları, Ebû Bekir’in Resûlullah’tan önce mağaraya girip içeride zararlı hayvan bulunup bulunmadığını kontrol ettiği, daha sonra da Resûlullah’ın girdiği kaydedilir. Ayrıca Hz. Ebû Bekir’in üzerindeki örtüyü parçalara ayırıp mağaradaki zararlı böcek yuvalarını tıkadığı, ancak bezler yetmediği için son deliği topuğu ile kapatmak zorunda kaldığı, ardından mağaraya giren Hz. Peygamber’in başını Ebû Bekir’in dizine koyarak uyuduğu, topuğu delikteki bir yılan tarafından ısırılan Ebû Bekir’in acıdan göz yaşı döktüğü, yanağına dökülen göz yaşlarından uyanan Resûl-i Ekrem’in onu tedavi ettiği, müşriklerin eğilip bakmalarını engellemek için bir örümceğin mağaranın girişini ağ örerek kapattığı, mağaranın girişinde bir ağacın bittiği, bir çift yabani güvercinin orada durduğu veya yuva yaparak yumurtladığı şeklinde rivayetler varsa da bu rivayetlerin bir kısmı çeşitli açılardan eleştirilmiştir (Zehebî, III, 307; İbn Kesîr, III, 180, 182; İbn Hacer, IV, 388; M. Nâsırüddin el-Elbânî, III, 260-264).